Fakat bu hülyalar uzun sürmez. İstanbul'a geldiği zaman, hürriyetin getirdiği tek nimeti, herkesin istediği şeyi söyleyebilmesi ve yazabilmesinden ibaret olduğunu anlar, gözleriyle görür. Şehir bir tımarhane gibidir. Ortada ne bir hükümet vardır, ne çalışan bir fert. Sanayi, maarif, alış veriş durmuştur. Herkes birbirine karşı olan kinini meydanlarda siyasi nutuk olarak ortaya dökmektedir.